Evveeeet! Hepimizin ilk gün aç kurtlar gibi
yiyip bitirdiği AŞK101’i yorumlamaya geldim. Dizinin fragmanları çıktığı an
olumsuz düşünceler beynime yüklenmeye başlamıştı. Kötü olacağına o kadar
inanıyordum ki izlemeyeceğimden emindim. Ne de olsa Protector ve Atiye’nin ne
kadar başarısız olduğunu görmüştüm(Siz beğenmiş olabilirsiniz).
Spoilersız bi inceleme olmayacak ama spoiler
niyetine çok bir şey var mı ki derseniz de olduğunu düşünmüyorum. Düz bir
diziydi.
98 yılında okulun belalı 4+1 öğrencisinin
yaptığı haylazlıkları izliyoruz aslında. Neden +1 ekledim çünkü Işık belalı
sayılmaz fasulyeden o. İlk bölüm beni biraz korkuttu saçma sapan haylaz
ergenler izleyeceğimi düşündüm(Yorumumun devamında sanki böyle değillermiş gibi
davranacağım şimdiden söyleyeyim). Ama 2. Bölümden sonra karakterleri sevmeye
başladım. Bu 4 serseri öğrenci okuldan atılmak üzereyken Burcu Öğretmenin
çocukların atılmasını istememesi üzerine çocuklar okuldan atılmıyorlar ancak
Burcu’nun tayin haberini alınca etekleri tutuşuyor çünkü atılmaları için red
oyu veren hocaları giderse Bok Necdet’in onları okuldan atacaklarından oldukça
eminler. Burcu’nun okulda kalmasının çözümünün ise onu aşık ederek tayinden
vazgeçirmek olduğunu düşünüyorlar. Bu noktada da yolları Işık ile kesişiyor.
Kendisi tam bir romantik. Böylece bu 5 kafadar kafa kafaya verip(!) iki
öğretmenlerini aşık etmeye çalışıyorlar. (ALO NETFLIX! BÖYLE Bİ FİLM YAPMIŞTIN
ZATEN “PATRONLARA TUZAK”)
Diziyi neden sevdim öncelikle buradan başlayayım.
Bana unuttuğum duyguları hatırlattı. Lise yıllarının güzelliğini, ilk aşkın
nasıl bir heyecan olduğunu, hoşlandığın çocuk için okula heyecanla gitmeyi, tek
derdimin ertesi günkü sınava çalışmak olduğu(İnanamıyorum Gökçe bunu mu özledin
dediğinizi duyar gibiyim), en yakın arkadaşlarla öğle arasında sahile gitmeyi
ve daha birçok şeyi…
Ah Sinan…benim üzümlü kekim. Sinan en sevdiğim
karakter oldu. Hem çok tatlı hem çok yalnız hem de çok zeki ve bilgili. Ama bir
de alkolik. Ailesi tarafından terkedilmiş bir yandan da dedesine bakan 17
yaşında bir çocuk. Babasının işe yaramazlığı, pişmiş kelleliği ise insanı
hayattan soğutmaya yetiyor. Tamamıyla gereksiz bir insan. Sinan ile ilgili en
hoşuma giden şey Işık’a olan bakışlarıydı. Kendini bu denli yalnız hisseden
Sinan’a karşı gösterdiği candan tavırlar onun hem hoşuna gitti hem de korkuttu.
Bunu da en iyi sınav kağıtlarını değiştirdiği sahnede gördük. Kendisine iyilik
yapılmasına o kadar alışık değil ki minik kuşum korktu.
Dizide kapalı pencere göreniniz var mıydı? Tüm
pencereler neden hep açıktı? Her açık pencerenin önünde de güvercinler vardı.
Sürekli tekrarlanan şeyleri sevemedim bu yüzden.
Laboratuvardaki kavga sahnesinde yönetmen slow
motion tekniğini yeni keşfetmiş gibiydi. Tamam anladık yavaşlattın hepsini cam
kırılma sahnesi gördük harika ama 50 camın kırılmasını da yavaş çekimde
göstermezsin be kardeşim.
Osman’ın neden sürekli fındık yediği hakkında
bir fikrim yok. Ama aşırı tatlı bir karakterdi. Sadece çözemediğim şey Osmanlar
zengin mi yoksa babası şoför mü?
Dizinin en sevdiğim yönlerinden birisi kadınlara
verdiği doğru mesajlardı. Evlenip evinin kadını mı olmak istiyorsun her gün
kocana yemek yapıp, terliklerini getirip, ona meyve soymaktan başka bir görevinin
olmadığı bir hayat? Toplumu güzel anlattığını düşünüyorum.
Burcu ve Kemal ilişkisini çok sevdim. Uyumları
çok güzeldi. “AŞK’ın peşinden git” mesajını güzel vermişlerdi. Sadece kafama
takılan beni düşündüren birkaç şey oldu bu konuyla ilgili. Burcu nişanlanmak
üzere olan sevgilisi olan bir kadınken Kemal ile yaşadığı duygusal çekim
hepimizin hoşuna gitti. Ancak hayatında zaten biri varken böyle bir şeyler
olmasına izin vermesi zaten var olan sevgilisine haksızlık değil mi? (Burada
nişanlısının ne kadar kötü, gereksiz bir insan olduğunu görmezden gelerek
bunları yazıyorum.) Tamam Burcu bir yanlıştan döndü o adamla evlenmedi peki ya
evli olsaydı veya bu durumu bir erkeğin yaptığını düşünelim hatta bunu bu
şekilde düşünürsek aldatmaların da normal olduğunu mu düşüneceğiz? Umarım ne
demek istediğimi anlatabilmişimdir.
Dizide sevmediğim başka bir şey de içkiydi.
Tamam anladık Netflix dizisi tamam anladık sansür yok. Ancak 17 yaşında
çocuklar 98 yılında böyle miydi gerçekten? Ben neden içki içtiler demiyorum
sadece senaryo veya yönetmen gereği bunun bu kadar gözümüze sokulması bende
itici bir tat bıraktı diyebilirim. Bira bira bira bira bira bira bira. Tamam
bira.
Tuba Ünsal kötüydü. Eda gerçekten de Tuba mı ya?
Asla yakışmayan bir cast seçimi olmuş. Oyunculuğundaki samimiyetsizlik beni çok
rahatsız etti.
Son bölümde Burcu’nun gitmesinin saçmalığına ise
diyecek bir şeyim yok gerçekten. Yorum yapamayacağım kadar kötü bir karakter
gelişimiydi.
Ve ve ve son bölümde Eda’nın Işık’a verdiği
tabloyu hepiniz gördünüz. Bu ne demek şimdi? SİNAN ÖLDÜ MÜ? Şimdi bekle dur 2.
sezonu...
Dizinin en ama en güzel şeyi ise ŞARKILARIYDI.
Gerçekten inanılmaz güzel bir playlist. Yapana tebriklerrrrrrr.
Dizi bende inanılmaz güzel bir tat bıraktı.
Özlem, aşk, üzüntü gibi bir sürü duyguyu bir arada yaşadım kalbime dokunduğu
sahneler de çok oldu. İnanılmaz önyargılı başladığım dizinin fanı oldum.
Hoş bir Dizi bende başta karamsar yaklaşmıştım ama soluksuz izledim
YanıtlaSilKesinlikle bir anda bitti dizi :)
Sil"Tuba Ünsal kötüydü. Eda gerçekten de Tuba mı ya? Asla yakışmayan bir cast seçimi olmuş." Sonuna kadar katılıyorum.Sadece 30sn gözüktü ama yapmacıklığı migdemi kaldırdi.
YanıtlaSilKesinlikle! Asla başarılı bir seçim olmamış asla!
SilEvet her söylediğine katılıyorum. Sinan öldü mü benimde çok kadamı kurcaladı ama masada 5 tabak olması ölmediğini düşündürdü ama ölmemeli net !
YanıtlaSil5 tabak olması şaşırtmaca gibi geldi bana. Hepsi buluşup oturduğunda Sinan'ın yeri boş kalacak ve onun anısına diyecekler vs gibi düşündüm :(
Sil