love 101 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
love 101 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Nisan 2020 Pazar

NETFLIX-AŞK 101 DİZİ YORUMU







Evveeeet! Hepimizin ilk gün aç kurtlar gibi yiyip bitirdiği AŞK101’i yorumlamaya geldim. Dizinin fragmanları çıktığı an olumsuz düşünceler beynime yüklenmeye başlamıştı. Kötü olacağına o kadar inanıyordum ki izlemeyeceğimden emindim. Ne de olsa Protector ve Atiye’nin ne kadar başarısız olduğunu görmüştüm(Siz beğenmiş olabilirsiniz).






Spoilersız bi inceleme olmayacak ama spoiler niyetine çok bir şey var mı ki derseniz de olduğunu düşünmüyorum. Düz bir diziydi.
98 yılında okulun belalı 4+1 öğrencisinin yaptığı haylazlıkları izliyoruz aslında. Neden +1 ekledim çünkü Işık belalı sayılmaz fasulyeden o. İlk bölüm beni biraz korkuttu saçma sapan haylaz ergenler izleyeceğimi düşündüm(Yorumumun devamında sanki böyle değillermiş gibi davranacağım şimdiden söyleyeyim). Ama 2. Bölümden sonra karakterleri sevmeye başladım. Bu 4 serseri öğrenci okuldan atılmak üzereyken Burcu Öğretmenin çocukların atılmasını istememesi üzerine çocuklar okuldan atılmıyorlar ancak Burcu’nun tayin haberini alınca etekleri tutuşuyor çünkü atılmaları için red oyu veren hocaları giderse Bok Necdet’in onları okuldan atacaklarından oldukça eminler. Burcu’nun okulda kalmasının çözümünün ise onu aşık ederek tayinden vazgeçirmek olduğunu düşünüyorlar. Bu noktada da yolları Işık ile kesişiyor. Kendisi tam bir romantik. Böylece bu 5 kafadar kafa kafaya verip(!) iki öğretmenlerini aşık etmeye çalışıyorlar. (ALO NETFLIX! BÖYLE Bİ FİLM YAPMIŞTIN ZATEN “PATRONLARA TUZAK”)

Diziyi neden sevdim öncelikle buradan başlayayım. Bana unuttuğum duyguları hatırlattı. Lise yıllarının güzelliğini, ilk aşkın nasıl bir heyecan olduğunu, hoşlandığın çocuk için okula heyecanla gitmeyi, tek derdimin ertesi günkü sınava çalışmak olduğu(İnanamıyorum Gökçe bunu mu özledin dediğinizi duyar gibiyim), en yakın arkadaşlarla öğle arasında sahile gitmeyi ve daha birçok şeyi…

                               


Ah Sinan…benim üzümlü kekim. Sinan en sevdiğim karakter oldu. Hem çok tatlı hem çok yalnız hem de çok zeki ve bilgili. Ama bir de alkolik. Ailesi tarafından terkedilmiş bir yandan da dedesine bakan 17 yaşında bir çocuk. Babasının işe yaramazlığı, pişmiş kelleliği ise insanı hayattan soğutmaya yetiyor. Tamamıyla gereksiz bir insan. Sinan ile ilgili en hoşuma giden şey Işık’a olan bakışlarıydı. Kendini bu denli yalnız hisseden Sinan’a karşı gösterdiği candan tavırlar onun hem hoşuna gitti hem de korkuttu. Bunu da en iyi sınav kağıtlarını değiştirdiği sahnede gördük. Kendisine iyilik yapılmasına o kadar alışık değil ki minik kuşum korktu.

Dizide kapalı pencere göreniniz var mıydı? Tüm pencereler neden hep açıktı? Her açık pencerenin önünde de güvercinler vardı. Sürekli tekrarlanan şeyleri sevemedim bu yüzden.

Laboratuvardaki kavga sahnesinde yönetmen slow motion tekniğini yeni keşfetmiş gibiydi. Tamam anladık yavaşlattın hepsini cam kırılma sahnesi gördük harika ama 50 camın kırılmasını da yavaş çekimde göstermezsin be kardeşim.

Osman’ın neden sürekli fındık yediği hakkında bir fikrim yok. Ama aşırı tatlı bir karakterdi. Sadece çözemediğim şey Osmanlar zengin mi yoksa babası şoför mü?



Dizinin en sevdiğim yönlerinden birisi kadınlara verdiği doğru mesajlardı. Evlenip evinin kadını mı olmak istiyorsun her gün kocana yemek yapıp, terliklerini getirip, ona meyve soymaktan başka bir görevinin olmadığı bir hayat? Toplumu güzel anlattığını düşünüyorum.

Burcu ve Kemal ilişkisini çok sevdim. Uyumları çok güzeldi. “AŞK’ın peşinden git” mesajını güzel vermişlerdi. Sadece kafama takılan beni düşündüren birkaç şey oldu bu konuyla ilgili. Burcu nişanlanmak üzere olan sevgilisi olan bir kadınken Kemal ile yaşadığı duygusal çekim hepimizin hoşuna gitti. Ancak hayatında zaten biri varken böyle bir şeyler olmasına izin vermesi zaten var olan sevgilisine haksızlık değil mi? (Burada nişanlısının ne kadar kötü, gereksiz bir insan olduğunu görmezden gelerek bunları yazıyorum.) Tamam Burcu bir yanlıştan döndü o adamla evlenmedi peki ya evli olsaydı veya bu durumu bir erkeğin yaptığını düşünelim hatta bunu bu şekilde düşünürsek aldatmaların da normal olduğunu mu düşüneceğiz? Umarım ne demek istediğimi anlatabilmişimdir.

Dizide sevmediğim başka bir şey de içkiydi. Tamam anladık Netflix dizisi tamam anladık sansür yok. Ancak 17 yaşında çocuklar 98 yılında böyle miydi gerçekten? Ben neden içki içtiler demiyorum sadece senaryo veya yönetmen gereği bunun bu kadar gözümüze sokulması bende itici bir tat bıraktı diyebilirim. Bira bira bira bira bira bira bira. Tamam bira.

Tuba Ünsal kötüydü. Eda gerçekten de Tuba mı ya? Asla yakışmayan bir cast seçimi olmuş. Oyunculuğundaki samimiyetsizlik beni çok rahatsız etti.




Son bölümde Burcu’nun gitmesinin saçmalığına ise diyecek bir şeyim yok gerçekten. Yorum yapamayacağım kadar kötü bir karakter gelişimiydi.
Ve ve ve son bölümde Eda’nın Işık’a verdiği tabloyu hepiniz gördünüz. Bu ne demek şimdi? SİNAN ÖLDÜ MÜ? Şimdi bekle dur 2. sezonu...

Dizinin en ama en güzel şeyi ise ŞARKILARIYDI. Gerçekten inanılmaz güzel bir playlist. Yapana tebriklerrrrrrr.

Dizi bende inanılmaz güzel bir tat bıraktı. Özlem, aşk, üzüntü gibi bir sürü duyguyu bir arada yaşadım kalbime dokunduğu sahneler de çok oldu. İnanılmaz önyargılı başladığım dizinin fanı oldum.