12 Mart 2020 Perşembe

Sabah Yıldızı - Pierce Brown | Kitap Yorumu







Kitap Adı: Sabah Yıldızı

Orijinal Adı: Morning Star (Red Rising #3)
Yazar: Pierce Brown
Sayfa Sayısı: 552
Goodreads Puanı: 4.5/5
Arka Sayfa;
Darrow huzur içinde yaşayabilecekken düşmanları ona savaş getirmiştir. Altın yöneticiler karısını asmış, halkını köleleştirmiştir. Darrow ise karşı koymaya kararlıdır ve Altınların arasına sızmak için her şeyini riske atmıştır. Toplum’un en güçlü savaşçılarını yenip rütbesini yükseltmiştir. Ancak hiyerarşiyi içeriden çökertecek devrime adım adım yaklaşırken aniden sırtından vurulmuştur.

Tüm hayatının birikmiş öfkesine ihanetin acısı eklenmişken karanlığa kapılmamaya çalışan, bu süreçte Altın dostlarına sadakati ve özgürlük arzusu arasında hırpalanan Darrow, Güneş Sistemi’nin kaderi omuzlarındayken her zamankinden daha savunmasızdır. Onun gerçek kimliğini bilen eski müttefikleri, sadakatlerini koruyacak mıdır? Altınlara karşı ayaklanması başarıya ulaşabilecek midir? Darrow başlattığı iç savaşı mutlak zafere taşımaya çabalarken Altın tiranlara karşı direnen milyonlarca insanın hayatını değiştirecek seçimler yapacaktır. 








Bitti. Bu kitabı bitirdiğim için çok üzgünüm ama aynı zamanda da çok mutluyum. İlk kitaptan beri daha iyisi yazılana kadar en iyi kitap serisi olduğunu düşünüyordum ve böyle düşünmekte son derece haklıymışım. Karakterleri bu derece iyisiyle kötüsüyle sevdiren, onları anlamamızı sağlayan empati dolu bir kitaptı. Kalbimde yeri çok güçlü bu serinin hatta aramızda kalsın ben onları ‘ejderhalarım’ diye seviyorum.
Seri inanılmaz bir kurguyla ilerliyor. ‘Keşke bu kitabı ben yazsaydım.’ dedirtecek türden. Heyecan, ihanet, intikam, dostluk bunların hepsini doruk noktada yaşatıyor. Seriyle bütünleştikçe karakterler o kadar çevrenizdenmiş gibi geliyor ki, Sevro’nun etrafımdan bir arkadaşım olduğuna yemin edebilirim. Seriyi 2. kez bitiriyorum ve buna rağmen sanki ilk kez okuyormuş gibi hissettim. Tekrar şaşırdım, tekrar ağladım, tekrar güldüm. Her seferimde kalbimde ve aklımda güzel izler bıraktı.
Kitap asla sıkıcı değildi. Aksiyon, ağzı açık bırakan olaylar hiç bitmiyor. Detaylı anlatıma geçmeden önce size tek tavsiyem bu heyecan dolu fırtınanın içine atlamanız. İnanın hiç pişman olmayacaksınız.





Spoiler içerebilir.


Kitabın ilk başları konuya yakışacak şekilde kasvetliydi. Darrow’un o çukurda o kadar uzun süre kalması, benliğini kaybedip altın vücudunun giderek erimesi… Çakal’ın ona yaptığı onca işkence insanın gözlerini doldurmaya yetiyordu. 2. Kitabın sonunda yaşadığımız şok dalgasını hepiniz hatırlıyorsunuzdur. Roque’nin ihaneti hepimizi derinden sarstı ama tabii ki en çokta Darrow sarsıldı.
Fitcher’ın ölümü sonrası Ares’in oğulllarını Sevro devralıyor. Bu konuda başarılı da sayılır. Darrow’un hapsedilişinin 1. Senesinin sonunda onu buluyor ve en yakın dostunu yüksek aksiyon dolu sayfalar arasında bilinmezlikten çekip çıkarıyor. Darrow’un ailesine geri kavuşması, eski halinden eser kalmaması ve Mickey’in yardımlarıyla eski haline geri dönmesini görüyoruz. Ama şu an lider Sevro olduğu için en yakın arkadaşların anlaşmazlık yaşadığı noktalar oluyor. Azrail, Sevro’nun liderlik etmesine izin veriyor ancak bir yere kadar… Azrail geri dönüyor ipleri eline alıyor ve planlar başlıyor. Darrow artık isyanın hem yüzü hem sesi ve Marslı Azrail artık oyunu başlatıyor.

Ragnar…Benim güzel devim. Ölümü o kadar üzdü ki. Aja’nın kurbanı oldu. Ragnar’ın yurdunda gerçekleşeceklerin böyle olacağını eminim hiçbirimiz tahmin etmezdik Ragnar’a veda edeceğimizi. Ama büyük dostumuz erken ayrıldı aramızdan ve bir okuyucu olarak ben, en sevdiğim karakterlerden biri ölünce artık her birinin ipin ucunda olduğunu acı bir şekilde fark ettim. Casssius’u öldürmemek tabii ki Darrow’un fikriydi. Hala eski en yakın dostunu özlüyor.

Beni en çok şaşırtan noktaları size söylemek istiyorum. İlk olarak Sessiz Sefi’nin annesini öldürmesini beklemiyordum. Kadını pat diye öldürdü. Sefi’yi çok sevmiştim ta ki isyanın başına geçene kadar. Narol Amca’nın ölmesi adirenkler arasında isyana yol açtı ve başlarında da Sefi vardı. İsyanı durdurmak için yapılanlara ne demeli. Barca tam bir manyak. Ama akıllı bir manyak. İlk kitapta Darrow’un bir haneyi köleleştirdikten sonra Tactus’a verdiği cezanın aynısını kendine vermesi gibi. Şok edici ama tatlı bir geri dönüş olduğunu düşünüyorum.

Ve tabii ki de sonda yaptıkları o twist. İ na nıl maz dı. Daha iyisi gelene kadar en iyi twist kesinlikle bu. Cassius’un ihaneti, Sevro’nun yalandan ölümü, Azrail’in elinin kesilmesi, bir kutuda hükümdara gitmeleri. Okuması o kadar keyifliydi ki zevk cümbüşü diyebilirim. Hükümdar’ın inine girdikten sonra verdikleri yanlış bilgilerle odadaki kişi sayısını azaltmaları, canlı yayında hükümdarı öldürmeleri, Barca’nın uyanışı ve Cassius’un desteği. Aja’yı bu kadar zorlu öldürmeleri çok tatlı olmuştu bence. Galaksinin en iyi jilet ustasının yetiştirdiği en iyi öğrenci. Onunla boy ölçüşmek hiç de kolay değildir özellikle de sağ eliniz yoksa.
Çakal’ın dilinin koparılmasını okurken kanım dondu gerçekten. Çakal’ın idam edilmesi gerekli bir maddeydi ve Kısrak’ın ikizinin ayaklarını çekmesi çok üzücü ve duygusaldı.
 Ve en büyük bomba tabii ki PAX. Oğullarının olması inanılmaz şok edici ve mutluluk vericiydi.
Sevro’yu,Ragnar’ı, Victra’yı, Kısrak’ı, Dansçı’yı,Lorn’u, Cassius’u, Pax’i, Fitcher’ı, Kavax’ı çok sevdim hepsine teşekkür ederim ama en çokta Darrow'a teşekkür ederim.  (Roque burada yok çünkü o hain olarak öldü. Ölürken bile burnu havadaydı. Darrow’un aksine hak ettiğini bulduğunu düşünüyorum.)


Toparlayacak olursam; bu kitap serisinin sevdiğim noktalarından birisi de kahramanlığın, fedakarlığın bu derece güzel anlatılması. Kazanılan zor zaferlerin bir anda olup bitmemesi. Arkasında çok uzun uğraşlar çok ciddi taktikler ve çok ciddi zeka oyunların olması. Başlatılan isyan ile hedeflenen renksiz, armasız eşit bir gelecek;ancak bu geleceğin tamamen eşit olmayacağının da farkında herkes. Bir yöneten olmak zorunda. Bu isyanla beraber daha iyi bir gelecek için feda edilen onca insan. Onlar düzenin değiştiğini göremeyecek ama çocukları veya torunları görecek. Bunları bilerek başlayan bu isyanın ağırlığı çok ciddi karar verme zorluklarına yol açabilir. Ancak karakterin işleyişi o kadar doğru ki, karakter gelişimi o kadar doğru ki Darrow'un hep en doğru kararı verdiğini biliyordum okurken. Ve verdiği her büyük kararın arkasından kendime şunu sordum. Ben Darrow olsaydım bu cesur kararları verebilir miydim? Bu kadar güçlü olduğu için çok seviyorum onu. Düştüğü halde bu kadar güçlü kalktığı için. Omuzlarında bulunan milyonlarca insanın yükünü bu kadar zaman bu kadar güçlü taşıdığı için. Teşekkür ederim Darrow, teşekkür ederim Marslı Azrail, teşekkür ederim Pierce Brown. Sen gelmiş geçmiş en harika yazarlardan birisisin.



Seri bitti sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Darrow gümbür gümbür geliyor. Demir Altın yorumu çok yakında…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder