Sevro etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sevro etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Mart 2021 Perşembe

Demir Altın - Pierce Brown | Kitap Yorumu

 


1,5 senedir kitaplığımda okunmayı bekleyen okumaya kıyamadığım caaaanım kitabım Demir Altın’ın yorumuyla karşınızdayım. Bitmesin diye yavaş yavaş okuduğum bu harika romanı biraz inceleyelim.



Spoilersız bi giriş yapmak isterim öncelikle. Bu kitap yorumuna tıkladıysanız eğer yazarın diğer 3 romanını da okuduğunuzu varsayıyorum. Hadi diyelim ki hiç haberiniz yok o zaman kısa bir bilgilendirme yapalım.



Pierce Brown’ın 2015 yılında bizlere kavuşturduğu Kızıl Yükseliş kitabını distopik bilim kurgu romanı olarak tanımlayabiliriz. İnsanlığın artık kendini aştığı uzaya yerleştiği ve kendini renk sınıfına böldüğü bir kast sisteminde işlerin ne derece yolunda veya ne derece karışık olduğunu görüyoruz. Kızıllardan Altınlara 14 farklı renk sistemine bölünen bu insanlık hem teknolojinin tüm fırsatlarını kullanmış hem de dibine kadar cumhuriyet sisteminden uzaklaşmışlar.


İsyan temalı, başkaldırma konularını işleyen sizi şok etkisine uğratacak kadar şaşırtan kitapları seviyorsanız KESİNLİKLE bu seriye başlamalısınız. Hep söylerim bir kere de size söyleyeyim: Bu seriyi keşke ben yazmış olsaydım. İşte bu öyle bir kitap serisi. Kitaplara ve yazara olan aşkım oldukça büyük o yüzden bu konuyu şu anlık es geçip asıl konumuza yoğunlaşmak istiyorum çünkü konuşacak çok şeyimiz var.

 

LYRIA-LYSANDER-EPRAIM-DARROW

Serinin 4. Kitabı diye tanıttığım bu kitap aslında yeni bir üçlemenin ilk kitabı. En son Sabah Yıldızı’nda Darrow’un Hükümdar’ı yenilgiye uğrattığını ve Cumhuriyeti kurduğunu okumuştuk. Demir Altın tam da bu olayın üstünden 10 yıl geçmesiyle başlıyor. Elimizde büyüyen karakterlerin hepsi birden 30 yaşında oluyor. Garipti. Her ne kadar cumhuriyeti kurmuş olsalar ve tüm renkler eşit artık renk farkı yok, armalar yok, tek devlet, tek millet, tek galaksi olayına girseler de 10 senede pek bi ilerleme kaydedememişler. Kısrak yeni Hükümdar olmuş tüm yetkilerini kısıtlandırmış ve bir meclis kurmuştu. Darrow ise demir yağmurlardan demir yağmurlara koşuyor evinde çoluğuyla çocuğuyla vakit geçirmek yerine halaaa savaş peşinde. Neyseee…

Özet geçmemeye karar verdim. Dan dan yazıcam arkadaşlar. Spoiler yemek istemeyenlerle kitabı okuduktan sonra burada tekrar buluşabiliriz.

Öncelikle bu kitap diğer kitaplardan farklı olarak çoklu anlatıcı üslubuyla yazılmış. Bunu hem sevdim hem sevmedim. Sevdim çünkü diğer karakterlerin iç dünyasını görmüş olduk. Epraim, Lysander, Lagolos’lu Lyria ve tabii ki Lykos’lu Darrow/Azrail ağzından okuyoruz bu kitabı.

DARROW

Sevmeme sebebim ise çok açık ve net. Darrow’u özledim. Darrow’un aklının derinliklerinde kaybolmak, yaptığı akıl oyunlarını görmek veya bulmaya çalışmak diğer 3 kitapta beni en çok heyecanlandıran şeylerden birisiydi. Ama bu kitapta normale oranla o kadar az Darrow okuduk ki bu beni bi miktar üzdü.

Ayrıca bu kitabın başka bir yöne doğru kaydığının farkındayım. Yazar bizi bir şeylere hazırlıyor ve bence Dark Age kitabında daha çok şaşırmamızı sağlayacak. Fakat ben Demir Altın’da diğer kitaplara nazaran daha az şaşırdım ya da şöyle söyleyeyim daha az ters köşe vardı. Beklemediğim 2 ölüm gerçekleşti. Hala spoiler yoktur diye okumaya devam ediyorsan bomba bir spoiler geliyor hazır ol sevgili okuyucu. Cassius Au Bellona ölüyor. Ve öyle bir ölüyor ki şaka sanıyorsunuz. Neden neden öldürdün onu diye duvarları yumrukluyorsunuz. Çünkü bence çok boş ve anlamsız bir şekilde duygu yoğunluğunun çok az olduğu bir anda öldü. Biz 4 kitaptır bu adamı okuyoruz. Hem sevdik hem nefret ettik sonra yine sevdik. Böyle bi ölümü veya vedayı hak etmediğini düşünüyorum. Hadi bu kitapta Cassius ölsün bari demiş gibisin Pierce!

DARROW

Bu şekilde düşünmemin sebebi salak Lysander’ın bu olaya verdiği donuk tepki de olabilir. Tam “Cassius bir kahraman, kurtulacak bu olaydan” diyordum ki adam öldü.

DARROW

Lysander’ı okumayı sevdim. Onun akıllı oluşu ve tam ataları gibi saf bir altın oluşu hikayeye tatlı bir acılık katmıştı. Darrow’a olan düşmanlığı ise beni sinirlendirdi. Amaa yani burada hata kimde sizce? Çocuk Hükümdar’ın tek varisi Hükümdar’ı öldürüp torununu serbest bırakırken  yıllar sonra intikam için geleceğini düşünmediniz mi gerçekten ya???ALOO! Yani ilk kitapta zaten intikam için bunları yaşadık ve okuduk biz. Kötü insan değiliz bla bla… 5. Kitapta görücem ben kim kötü insan kim iyi insan. Kendi başınıza çok güzel çorap ördünüz gerçekten.

LYRIA

Kitapta Ragnar’ın adının her geçtiği yerde duygulanmam normal mi? Ve Sefi’nin bu kitapta bu kadar az rolde olmasını sevmedim. Etkisiz eleman olmasını hiç sevmedim. Dark Age’de bol bol okuyacağımıza eminim.

Epraim’i okumaya başlamadan önce benim Trigg’i kız sanmam ve erkek çıkması… Epraim ve çocuklar (Pax ve Electra) arasında geçen diyaloglar beni sesli bir şekilde güldürdü. Keyifle okuduğum güzel atışmalardı.

 

Aaaa az daha unutuyordum. Wulfgar’ın ölümü. Gerçekten tırnaklarımla yastıkları parçalamak istedim. Darrow’un böyle bir şey yapması ona olan saygımı 0.1 kadar azalttı. Hikaye gelişiminde buna gerek var mıydı diye düşünüp durdum. Pierce yaptıysa vardır bi bildiği değil mi?

Sabah Yıldızı’nı okurken aklımda hep Darrow’un ne kadar güçlü olduğu ve ne kadar doğru kararlar verdiğiydi. Ama bu hamleyle Pierce belki de Darrow’un %100 kahraman olmadığını ve onun da çok yanlış kararlar verebildiğini bizlere gösterdi. 

En sonda artık özlediğimiz Azrail’in gün yüzüne çıktığını gördük ve kitap bu şekilde bitti.

Pierce Brown ne yazarsa yazsın sevmemem mümkün değil gibi gözüküyor. Bu kitabı ilk kitap olarak düşünüp onu kafamda şekillendiriyorum ve 10/10 puanı veriyorum. O kadar derin ve büyük bir dünya ki burası okuması o kadar keyifli ki bir de üstüne izlemeye kalksak kalp krizinden giderim gibi geliyor. Film olacak haberleri çıktı ardından dizi olacak haberleri çıktı. Tek isteğim hayal kırıklığına uğramamak ve bu muhteşem eserlerin düşük bütçeli işlerin malzemesi olmaması.

 

PIERCE BROWN

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Dark Age’i büyük bir beklentiyle bekliyorum. Ve sevgili Pegasus Yayınları HURRY UP! 

Serinin masa oyunu çıktı arkadaşlar. Merak edenler için link bırakıyorum.

https://stonemaiergames.com/games/red-rising/








12 Mart 2020 Perşembe

Sabah Yıldızı - Pierce Brown | Kitap Yorumu







Kitap Adı: Sabah Yıldızı

Orijinal Adı: Morning Star (Red Rising #3)
Yazar: Pierce Brown
Sayfa Sayısı: 552
Goodreads Puanı: 4.5/5
Arka Sayfa;
Darrow huzur içinde yaşayabilecekken düşmanları ona savaş getirmiştir. Altın yöneticiler karısını asmış, halkını köleleştirmiştir. Darrow ise karşı koymaya kararlıdır ve Altınların arasına sızmak için her şeyini riske atmıştır. Toplum’un en güçlü savaşçılarını yenip rütbesini yükseltmiştir. Ancak hiyerarşiyi içeriden çökertecek devrime adım adım yaklaşırken aniden sırtından vurulmuştur.

Tüm hayatının birikmiş öfkesine ihanetin acısı eklenmişken karanlığa kapılmamaya çalışan, bu süreçte Altın dostlarına sadakati ve özgürlük arzusu arasında hırpalanan Darrow, Güneş Sistemi’nin kaderi omuzlarındayken her zamankinden daha savunmasızdır. Onun gerçek kimliğini bilen eski müttefikleri, sadakatlerini koruyacak mıdır? Altınlara karşı ayaklanması başarıya ulaşabilecek midir? Darrow başlattığı iç savaşı mutlak zafere taşımaya çabalarken Altın tiranlara karşı direnen milyonlarca insanın hayatını değiştirecek seçimler yapacaktır. 








Bitti. Bu kitabı bitirdiğim için çok üzgünüm ama aynı zamanda da çok mutluyum. İlk kitaptan beri daha iyisi yazılana kadar en iyi kitap serisi olduğunu düşünüyordum ve böyle düşünmekte son derece haklıymışım. Karakterleri bu derece iyisiyle kötüsüyle sevdiren, onları anlamamızı sağlayan empati dolu bir kitaptı. Kalbimde yeri çok güçlü bu serinin hatta aramızda kalsın ben onları ‘ejderhalarım’ diye seviyorum.
Seri inanılmaz bir kurguyla ilerliyor. ‘Keşke bu kitabı ben yazsaydım.’ dedirtecek türden. Heyecan, ihanet, intikam, dostluk bunların hepsini doruk noktada yaşatıyor. Seriyle bütünleştikçe karakterler o kadar çevrenizdenmiş gibi geliyor ki, Sevro’nun etrafımdan bir arkadaşım olduğuna yemin edebilirim. Seriyi 2. kez bitiriyorum ve buna rağmen sanki ilk kez okuyormuş gibi hissettim. Tekrar şaşırdım, tekrar ağladım, tekrar güldüm. Her seferimde kalbimde ve aklımda güzel izler bıraktı.
Kitap asla sıkıcı değildi. Aksiyon, ağzı açık bırakan olaylar hiç bitmiyor. Detaylı anlatıma geçmeden önce size tek tavsiyem bu heyecan dolu fırtınanın içine atlamanız. İnanın hiç pişman olmayacaksınız.





Spoiler içerebilir.


Kitabın ilk başları konuya yakışacak şekilde kasvetliydi. Darrow’un o çukurda o kadar uzun süre kalması, benliğini kaybedip altın vücudunun giderek erimesi… Çakal’ın ona yaptığı onca işkence insanın gözlerini doldurmaya yetiyordu. 2. Kitabın sonunda yaşadığımız şok dalgasını hepiniz hatırlıyorsunuzdur. Roque’nin ihaneti hepimizi derinden sarstı ama tabii ki en çokta Darrow sarsıldı.
Fitcher’ın ölümü sonrası Ares’in oğulllarını Sevro devralıyor. Bu konuda başarılı da sayılır. Darrow’un hapsedilişinin 1. Senesinin sonunda onu buluyor ve en yakın dostunu yüksek aksiyon dolu sayfalar arasında bilinmezlikten çekip çıkarıyor. Darrow’un ailesine geri kavuşması, eski halinden eser kalmaması ve Mickey’in yardımlarıyla eski haline geri dönmesini görüyoruz. Ama şu an lider Sevro olduğu için en yakın arkadaşların anlaşmazlık yaşadığı noktalar oluyor. Azrail, Sevro’nun liderlik etmesine izin veriyor ancak bir yere kadar… Azrail geri dönüyor ipleri eline alıyor ve planlar başlıyor. Darrow artık isyanın hem yüzü hem sesi ve Marslı Azrail artık oyunu başlatıyor.

Ragnar…Benim güzel devim. Ölümü o kadar üzdü ki. Aja’nın kurbanı oldu. Ragnar’ın yurdunda gerçekleşeceklerin böyle olacağını eminim hiçbirimiz tahmin etmezdik Ragnar’a veda edeceğimizi. Ama büyük dostumuz erken ayrıldı aramızdan ve bir okuyucu olarak ben, en sevdiğim karakterlerden biri ölünce artık her birinin ipin ucunda olduğunu acı bir şekilde fark ettim. Casssius’u öldürmemek tabii ki Darrow’un fikriydi. Hala eski en yakın dostunu özlüyor.

Beni en çok şaşırtan noktaları size söylemek istiyorum. İlk olarak Sessiz Sefi’nin annesini öldürmesini beklemiyordum. Kadını pat diye öldürdü. Sefi’yi çok sevmiştim ta ki isyanın başına geçene kadar. Narol Amca’nın ölmesi adirenkler arasında isyana yol açtı ve başlarında da Sefi vardı. İsyanı durdurmak için yapılanlara ne demeli. Barca tam bir manyak. Ama akıllı bir manyak. İlk kitapta Darrow’un bir haneyi köleleştirdikten sonra Tactus’a verdiği cezanın aynısını kendine vermesi gibi. Şok edici ama tatlı bir geri dönüş olduğunu düşünüyorum.

Ve tabii ki de sonda yaptıkları o twist. İ na nıl maz dı. Daha iyisi gelene kadar en iyi twist kesinlikle bu. Cassius’un ihaneti, Sevro’nun yalandan ölümü, Azrail’in elinin kesilmesi, bir kutuda hükümdara gitmeleri. Okuması o kadar keyifliydi ki zevk cümbüşü diyebilirim. Hükümdar’ın inine girdikten sonra verdikleri yanlış bilgilerle odadaki kişi sayısını azaltmaları, canlı yayında hükümdarı öldürmeleri, Barca’nın uyanışı ve Cassius’un desteği. Aja’yı bu kadar zorlu öldürmeleri çok tatlı olmuştu bence. Galaksinin en iyi jilet ustasının yetiştirdiği en iyi öğrenci. Onunla boy ölçüşmek hiç de kolay değildir özellikle de sağ eliniz yoksa.
Çakal’ın dilinin koparılmasını okurken kanım dondu gerçekten. Çakal’ın idam edilmesi gerekli bir maddeydi ve Kısrak’ın ikizinin ayaklarını çekmesi çok üzücü ve duygusaldı.
 Ve en büyük bomba tabii ki PAX. Oğullarının olması inanılmaz şok edici ve mutluluk vericiydi.
Sevro’yu,Ragnar’ı, Victra’yı, Kısrak’ı, Dansçı’yı,Lorn’u, Cassius’u, Pax’i, Fitcher’ı, Kavax’ı çok sevdim hepsine teşekkür ederim ama en çokta Darrow'a teşekkür ederim.  (Roque burada yok çünkü o hain olarak öldü. Ölürken bile burnu havadaydı. Darrow’un aksine hak ettiğini bulduğunu düşünüyorum.)


Toparlayacak olursam; bu kitap serisinin sevdiğim noktalarından birisi de kahramanlığın, fedakarlığın bu derece güzel anlatılması. Kazanılan zor zaferlerin bir anda olup bitmemesi. Arkasında çok uzun uğraşlar çok ciddi taktikler ve çok ciddi zeka oyunların olması. Başlatılan isyan ile hedeflenen renksiz, armasız eşit bir gelecek;ancak bu geleceğin tamamen eşit olmayacağının da farkında herkes. Bir yöneten olmak zorunda. Bu isyanla beraber daha iyi bir gelecek için feda edilen onca insan. Onlar düzenin değiştiğini göremeyecek ama çocukları veya torunları görecek. Bunları bilerek başlayan bu isyanın ağırlığı çok ciddi karar verme zorluklarına yol açabilir. Ancak karakterin işleyişi o kadar doğru ki, karakter gelişimi o kadar doğru ki Darrow'un hep en doğru kararı verdiğini biliyordum okurken. Ve verdiği her büyük kararın arkasından kendime şunu sordum. Ben Darrow olsaydım bu cesur kararları verebilir miydim? Bu kadar güçlü olduğu için çok seviyorum onu. Düştüğü halde bu kadar güçlü kalktığı için. Omuzlarında bulunan milyonlarca insanın yükünü bu kadar zaman bu kadar güçlü taşıdığı için. Teşekkür ederim Darrow, teşekkür ederim Marslı Azrail, teşekkür ederim Pierce Brown. Sen gelmiş geçmiş en harika yazarlardan birisisin.



Seri bitti sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Darrow gümbür gümbür geliyor. Demir Altın yorumu çok yakında…


1 Ekim 2016 Cumartesi

KİTAP YORUMU: KIZIL YÜKSELİŞ - PIERCE BROWN



Gelecekte, renk kodlarına göre sınıflara ayrılmış Toplum'un en alt sınıfını Kızıllar oluşturmaktadır. Diğer bütün Kızıllar gibi Darrow da, Mars'ı yeni nesiller için yaşanılır bir gezegen haline getirdikleri inancıyla günlerini madenlerde çalışarak geçirmektedir. Üstelik bunu severek ve isteyerek yapmakta, kanı ve teriyle çocuklarına daha iyi bir dünya bırakacağına inanmaktadır.
Ancak Kızıllar kandırılmıştır. Darrow, halkının yozlaşmış yönetici sınıfın kölesinden başka bir şey olmadığını keşfettiğinde adalet özlemi ve kaybettiği aşkının anısıyla hırslanır. İnsanlığın yeni nesil Altın hükümdarlarının güç için mücadele ettiği efsanevi Enstitü'ye sızmak için her şeyden vazgeçer. Hayatı ve medeniyetin geleceği pahasına en başarılı ve en vahşi Altınlarla rekabet etmek zorunda kalacak olan Darrow'un düşmanlarını yenmek için artık yapmayacağı şey yoktur… Bu, onlardan birine dönüşmek anlamına gelse bile.

                    
Ben dünyaları ateşe verecek kıvılcımım. Ben zincirleri kıracak çekicim. Ben halkımın ve esaret içinde yaşayan herkesin umuduyum. Çünkü biliyorum ki insan kendini köleleştiren adaletsizlikle özgürleşemez.

                         

Herkese Merhaba :)
Blogumda ki ilk yorumum. Biraz heyecanlıyım eğer bir hatam olursa şimdiden affola :) Kitabı 1 hafta gibi bir zamanda okudum biraz elimde süründü özellikle ilk 50 sayfa beni biraz sıktı. Çünkü yazar size yeni bir dünya oluşturuyor her şeyi baştan ele alıyor en ince ayrıntısına kadar e buda pek zevkli gelmedi bana biraz sıkıldım. Ama Pierce Brown kesinlikle çok başarılıydı. Aralarda bazı kelimelere pek adapte olamadım aklımda tutamadım sıralamasını yapamadım ama sanırım bu çeviriden kaynaklı. Sevgili Dostlarım ben kitabı çok sevdim aşırı sevdim öyle böyle değil. Bir kere kitabın konusu ilginç daha önce renklerin sınıflandırıldığı bir kitap okumadım tabi elimde var ama okumadım :D 

                            
Şimdi size biraz konudan bahsedeyim. Kitabımız gelecekte uzayda geçiyor. İnsanlar artık diğer gezegenlerde yaşıyor bizim hikayemiz ise Mars'ta geçiyor. Darrow diye bir evladımız var kendini 16 yaşındaydı sanırım. Kendisi bir Kızıl. Yani olan hiyerarşik düzende en alt tabaka. Bir madenci. Hemde çok iyi bir madenci. Bir Cehennemdalgıcı. Madencilerin en iyisi. Ve bu durumdan oldukça mennun işini severek yapıyor. Darrow evli. Karısının ismi Eo. Karısına dediler gibi aşık çocuğumuz onun için yapamayacağı şey yok. Bir gün bir eğlence sırasında bir kaçamak yapıyorlar. Eo, kocasını yasak bir bölgeye götürüyor orada güzel vakit geçirdikten sonra oradan çıkanken yakalanıyorlar ve ikiside 50 kırbaç cezasına çarptırılıyorlar. Ama bir sorun var. Çünkü o kaçamak sırasında Eo, kocasına 'çok adaletsiz bir sistem içinde yaşadıklarından' bahsedip duruyor. Ve sevgili Eo'muz yasaklı olan bir şarkıyı söyleyip idam ediliyor. Buna dayanamayan Darrow'da yapmaması gereken bir şey yapıp oda ölüme mahkum ediliyor. Ve kitap bitiyor.. ŞAKA ŞAKA böyle son mu olur. İdam ediliyor gömülüyor. Ama tabi ki birileri onu kurtarıyor. Kurtaranlar ise Ares'in Oğulları. Kısmen bir terör örgütü diyebiliriz. Ve eklemek istediğim bir şey var. Bu kast sisteminin en başında Altınlar var. Sonra alta doğru bronzlar, obsidyenler, periler, maviler,yeşiller,morlar,beyazlar,sarılar,pembeler, kahverengiler ve kızıllar diye gidiyor aralarda atladığım renk olabilir kusurumuz olsun :D Olay ise kim hangi renge mensup ise göz rengi ve saç rengi de o renk. Altınların altın rengi, kızılların kızıl rengi.
Darrow'u kurtaranlar ona gerçeği anlatıyorlar aslında yıllarca kandırıldıklarını onların birer köle olduğunu, Eo ' nun aslında haklı olduğunu.. Ve Darrow ' a bir teklifte bulunuyorlar. Altınların içine gir ve onları içten çökert. Bir köstebek ol. Darrow kabul ediyor tabi ki. Çünkü karısının, halkının intikamını almak istiyor. Ve eğlenceli kısımlar geliyor. Buraya kadar anlattıklarım 60-70 sayfa falan olaylar bundan sonra :D Ares' in Oğulları Darrow u öyle bir değiştiriyorlar ki şok olucaksınız o kadar güzel sayfalar ki onları okumak o yüzden bahsetmiyeceğim :D
Bu değişimlerden sonra ki amaç ise Enstitü' ye girmek. Sınavlara giriyor. Kazanıyor. Ve Enstitü'ye kabul ediliyor. OLAYLAR OLAYLAR. Buralarda şok olacağınız yerler var o yüzden atlıyorum. Enstitü dediğimiz yer bizim Açlık oyunlarından bildiğimiz arena gibi bir yer. Çocukları oraya bırakıyorlar ve kazanın diyorlar. Toplamda 8 hane var ve her hanede 50 şer çocuk var. Olay şu: Hangi hane diğer haneleri kölesi yapacak? 8 hanenin 8 kalesi var herkes kazanmaya çalışıyor. Öldürmek yasak(!) Bundan sonrasını anlatmıyacağım çünkü en keyifli yerler. Bazı yerlerde kanınız donacak bazı yerlerde 'BİLİYORDUM' diyeceksiniz, bazen ters köşe olacaksınız, kahkaha atacaksınız, gözleriniz dolacak AMA BU KİTABA AŞIK OLACAKSINIZ. 


Sevro ve Pax diyorum. kalp kalp kalp