24 Ocak 2021 Pazar

Fate: The Winx Saga/ Winx Efsanesi: Kader - Dizi Yorumu

 


Bu inceleme yazısını yazmayı hiç düşünmemiştim aslında ancak kafamda o kadar çok şey birikti ki yazıp rahatlamak istedim.


İlk yarım saatini izlediğimde dedim ki bu dizi ÇÖP! Gerçekten devam etmek bile istemedim. Ama sonradan bi küçük merak etmedim değil. Sonuç olarak bir günde 6 bölümü izledim. Hiç ilerletmeden izledim diyemem ara ara bir şeyleri kaçırmış olabilirim ama eminim ki bu ne sizin umrunuzda ne de benim.



Açıkçası ben bildiğimiz Winx’in “Unrealistic Beauty Standards”larında olmasına çok okeydim. Dizide de koysaydınız mis gibi 5 kızı bayılarak izlerdik. En azından eleştirdiğimiz bir kısım ortadan kalkardı. Ama daha gerçekçi olsun diye alınan bu risk ı-ıh olmamış. Beni ne çekti ne de beni yakaladı. Ben dizilerde kendimi görmek için izlemiyorum hayattan kaçmak için dizi izliyorum. O yüzden normalleştirmeye Winx gibi içerikler için karşıyım. 


Ve spoiler olur mu bilemem ama dizide FLORA YOK arkadaşlar. En güzel, en tatlı, en mükemmel periyi diziye koymamışlar. DERDİNİZ NE? Herkesin Flora sandığı kız ise Flora’nın kuzeni Terra’ymış. Aman ne güzel aman ne güzel. Bir de ayrıca neden kilolu olan herkes komik veya geveze olmak zorunda!!!! Böyle özellikle yapıldığı belli olan algılar beni sinirlendiriyor. Veya neden bir siyahinin gay olma olasılığı üstünde duruluyor? Dizide farklılıkları temsil etsin diye koyulan 2 karakterin de birden çok farklılığı bir arada bulundurması zorunluluğu çok itici kaçmıştı. Cast sıkıntısı mı vardı? Farklı olan hep farklıdır çizgisinden çıkamamışlar.


Stella ve Sky saçmalığına ise diyecek söz bulamıyorum. Küçükken hiç mi Winx izlemediniz ya? Stella’nın gel git halleri, iyi mi kötü mü belli olmaz çizgisi rahatsız ediciydi. Ve üzgünüm ama oyuncu seçimleri ÇOK KÖTÜYDÜ! Dizideki tek güzel şey Bloom ve onun kızıl saçlarıydı.




Bilenleriniz vardır belki Bloom’u oynayan Abigail Cowen’ı Chilling Adventures of Sabrina ‘daki Dorcas olarak tanıyoruz zaten. Ki bence kendisi orada daha güzeldi.



Musa’dan da hiç hoşlanmadım. Aisha’yı da sevmedim. Dizinin konusunu da sevmedim. Beatrix’in güçlü bir peri olması çok hoşuma gitti. Ve kötü de olsa cidden sevdim. Gerçi biz alışığız kötü karakterleri sevmeye o yüzden sıkıntı yok. (Bknz: Negan) Sky’ın babasına “babam” diye hitap etmesine bi küçük şaşırdım. Adam ölmediği halde yıllarca saklanmış.



En sonda Bloom’un kanatlarının çıktığı sahne güzeldi orası da çabuk bitti. Ve dizide her şey hem o kadar hızlı hem de o kadar yavaş oldu ki açıkçası ben Bloom'un gücüne asla ikna olmadım. Nereden geliyor bu değirmenin suyu? Bloom'u geçin Stella'nın gücünü bile göremedik ya. Peki ya Terra'nın gücü? Yok asla olmamış bir diziydi. 



Dizi hakkında başka söylemek istediğim bir şey yok. Boş zaman dizisi bile değil. Merak ediyorsanız izleyin ama vaktinizi bu diziye ayırmanızı tavsiye etmem. Gidip Netflix’deki çizgi filmlerini izleyin en azından daha keyif vericiler.





 NOT: Küçükken Winx'de Flora'ydım. O yüzden daha da bi sevemedim diziyi zaten. Canım Flora... Siz hangi periydiniz? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder