The Batman uzun zamandır merakla beklediğim filmlerdendi.
İlk olarak şunu söyleyebilirim ki diğer izlediğimiz Batman
filmlerinden bir hayli farklı bir film izliyoruz. Robert Pattinson’ın role bu
kadar yakışacağını aslında tahmin etmiyordum. Fragmanlardan yakıştığını
düşünmüştük tabii ki ama filmde izlemek gerçekten bambaşkaydı.
Filmde Bruce Wayne’in küçüklüğünü bu sefer görmüyoruz. Hani her
hikayede gördüğümüz ailesinin öldürülüş hikayesini ve o inci kolyenin etrafa saçılışını. Pek de profesyonel olmayan bir
daha genç bir Batman var karşımızda. Batman’in yalnızlığının güzel işlendiğini
düşünüyorum. Ancak diğer filmlerde çok sevdiğim Alfred karakterine bu bu filmde
maalesef ısınamadığımı söylemeliyim. Bunun sebebi ya Andy Serkis’i pek fazla
görememem ya da gözümün tatlış Michael Caine’i aramasındandı. Andy Serkis’i de
oyuncu olarak çok yetenekli bulduğumu belirtmeliyim sorun oyuncudan kaynaklı
değil 😊 Kendisini biliyorsunuz LOTR serisinden
Gollum, Maymunlar Cehennemi serisinin Cesar’ı olarak ve Marvel’ın Black Panter ve
Yenilmez filmlerinden Ullyses Klaue olarak tanıyorsunuz zaten.
Film 2 saat 55 dakikaydı. Ama inanın hiç sıkılmadan izliyorsunuz.
Genel olarak izlerken dizi olaymış da olurmuş diye düşündüm. Çünkü bir yerde
aslında Dedektif Batman izliyoruz. Riddler (Bilmececi) lakaplı bir seri katilin Batman’e
bıraktığı bilmecelerle geçen, Gotham’ın karanlık yüzünü hatta tüm karanlık
benliğini keşfettiğimiz, Penguen(Oz) gibi karakterleri keyifle izlediğimiz
mükemmel bir film olmuş. İnsanların kötülüklerini, en karanlık taraflarını,
adaletin asla olmadığını, şehrin mafya liderlerinin insafına kalmış olduğunu ve
aslında intikam için bu yola çıkan Bruce’un KİM için bunu yaptığını
sorguladığını görüyoruz.
Şimdi izninizle biraz spoilerlı konuşacağım. Filmi hemen
gidin izleyin lütfen seveceğinize eminim.
Bruce’un ailesinin başına gelen olayı çözmeye çalıştığında
büründüğü hal o kadar naif o kadar yalnız küçük bir çocuk gibiydi ki… Babasının
yaptığı şeyi çok çabuk geçiştirdiklerini ve bunun üzerine öylesine bir hikaye
yazdıklarını düşündüm açıkçası. Olan olmuş gibi geçiştirildi Bruce’un o anları
bence. Çizgi roman okuyanlar belki biliyordur bu hikayeyi ancak Martha’nın
(uğruna ismiyle koskoca Henry ve Ben’in savaşını durduran o kadının) bu şekilde
bir geçmişi olduğunu bilmiyordum. Ayrıca Alfred ne derse desin bence Thomas
Wayne başkanlık seçimini etkileyeceği için Falcone’dan yardım istedi.
Falcone’a gelecek olursak kendisinin Selina’nın babası olduğunu
duyuyoruz ama adamın bunu bildiğini düşünmüştüm ben. Selina son sahnelerinde
baba deyince adam niye bir şaşırdı anlayamadım. Zoe’ye bayıldım. Robert ile çok
yakıştıklarını düşünüyorum. Filme gitmeden önce bu çifte ısınacağımı pek sanmıyordum
ama beni şaşırttılar. Aralarında bir kimya vardı. Ancak son sahnede veda
etmemeleri beni bir tık üzdü.
Cast listesine bakarken gördüğüm beni şok eden bir detayda
filmde Colin Farell’in de olmasıydı. Kim olarak peki? PENGUEN!!! Nasıl yani
arkadaşlar?! Penguen’i aşırı aşırı sevdim demek ki sebebi canlandıranın Colin
olmasındanmış. Filmde çok fazla aksiyon görmüyoruz maalesef. Olaylar biraz daha
yalın anlatılıyor gibi. Araba kaçış sahnesi çok keyifliydi. Özellikle Penguen’in
aracı ters dönmüşken Batman’in oraya doğru yürümesi <3
Marvel filmlerine düşkün olduğum çok açık bir gerçektir.
Marvel sinematik evreninde gördüğümüz eğlenceli, neşeli, komik süper kahramanlara
o kadar alışmışım ki The Batman’i izlerken en az 4-5 yerde tam Marvellık şakalar
geldi aklıma. Hadi bir tepki versin!! gibi oldum. Ama The Batman gerçekten
karanlık bir film. Aslında Bruce Wayne karanlık ve neşesiz birisi. Tepkisiz,
düz, sabit. Filmin en sonunda yaralılara yardım ederken helikoptere gitmesi için
yardım ettiği kadının elini tutması bence büyük bir olaydı. Beni üzen bir olay
ise Batman’i Bruce olarak çok çok çok az görmemizdi. Robert’i daha çok maskesiz
görmeyi isterdim.
Filmin müzikleri EFSANEYDİ arkadaşlar. Hele ki hepimizin
bildiği ve fragmanlarda da duyduğumuz Nirvana-Someting in the way şarkısı…
Ancak bu kadar Batman şarkısı olabilirdi.
Ek olarak Riddler denen psikopatın hedeflerinden biri olan savcının boynunda bir patlayıcı varken ve hala kaçması için min 5-10 saniyesi
olan Batman’in orada öyle dikilmesini saçma buldum. Ayrıca arkadaşlar Gotham o
kadar rezil bir haldeki gerçekten bu şehir nasıl düzelecek? İzlerken derdim buydu
resmen ☹ Bu şehri nasıl adaletli bir yer haline getirecekler
böyle bir şey mümkün mü?
Gordon ve Batman’in Riddler’ın ipucusu için gittikleri bir evde
damla bağımlılarını görmeleri bana Arcane’deki “ışıltı” bağımlılarını
hatırlattı. Peki Penguen’i penguen gibi yürütmeleri detayı çok tatlı ve komik
değil miydi?