15 Ekim 2022 Cumartesi

Lord of the Rings: Rings of Power Dizi İncelemesi

 


Yolunuz buraya düştüyse baştan söylemem gereken bir şey var. Öncelikle büyük bir LOTR fanı olsam da kitapları okumadığımı belirtmek isterim. Bu inceleme filmleri izleyip çok seven birisi tarafından yazılmıştır. Anlaştıysak devam edelim 😊

Harika, mükemmel, efsaneler efsanesi Lord Of The Rings’in dizi olacağı haberlerini duyduğumuzda çok heyecanlandık. Amazon tarafından yapılacağını öğrenince de bir miktar endişelendik haliyle çünkü amazon dijital yayıncılık sektöründe çok da ünlü bir konumda değil. HBO’dan böyle bir haber duysaydık endişelerimiz biraz daha az olurdu ama o durumda dizinin +18 olacağını öngörür gibiyim.

 Amazonu duyunca aklımızdan geçenler acaba kadro nasıl olur? Bütçeleri yeter mi? İyi bir şey mi izleyeceğiz? Siyahi elf mi olur? gibi gibi sorular sorduk hepimiz. Siyahi elf konusunda ırkçılık yapmak istememekle birlikte yazılan bir kitabı uyarlıyorsak kitaba uymak gerektiğini düşünüyorum ama bu durumdan rahatsız olmadım. Çünkü günümüzde artık dizileri tamamen evrensel yapma gibi bir çaba sarf ediliyor.

Gelelim dizimizin incelemesineeeeee;

Sezon finaliyle diziyi sevdim. Hatta şöyle oldu. İlk 2 bölüm dedim aa güzel bir şey çıkacak. 3. 4. ve 5. Bölümden nefret ettim. 6. Bölümü çok sevdim. Oh be  galiba toparlayacaklar dedim. 7. Bölümde bir tık modum düştü sıkıldım. Ama 8. Bölümde yani sezon finalinde BA YIL DIM. Tamam belki abartıyorum gibi gelebilir size. Ama son bölümü gerçekten keyifle izledim. Diziden çok haz almasanız bile son bölümün bu sezon içindeki en iyi bölüm olduğu konusunda bence hemfikiriz.

 


Ellerinde güzel bir hikayeyi anlatmak için 8 bölüm varken son 3 bölümde güzel bir şeyler çıkarmaları bir tık üzücü oldu. Ek olarak Halbrand’ın Sauron çıkma ihtimali hep vardı. Zateeeen elimizde olan muhtemel karakter sayısı 2’ydi. Ya Halbrand olacak, ya kılayaklarla gezen Gandalf tipli dede olacak ya da hiç bilmediğimiz birisi çıkacak. Boş attık dolu tuttuk gibi bir şey oldu açıkçası.

Halbrand’ın Adar ile karşılaştığı sahneyi hatırlarsınız, “Beni hatırladın mı?” dedi o an bendeki %33lük oran %100 e tamamlandı işte 😊 Çünkü Adar ve bizim Galadriel konuşurken Sauron’un artık dünyanın toparlanmasına yardım ettiğinden bahsetti vs. AMA arkadaşlar Galadriel’in Sauron’a yardım ve yataklık etmesi beni çıldırttı. Kendi elleriyle adamı istediği yere getirdi. AAAAA deliricem.

 


Peki sonraki romantiklik nidaları neydi öyle? Gel seni kraliçem yapayım? Bizde seni Aragorn gibi bir yiğit bir kral sanmıştık yazıklar olsun. 

LOTR serisini tekrar izleyeceğim. Açıkçası merak ettiğim nokta şu ki; filmlerde Galadriel’in motivasyonu nasıldı? Sauron’u tekrar zirveye çıkaran kendisiyken gerçekten filmlerde onu görebiliyor muyuz? Çünkü çok önemli bir olayı alıp kilit noktayı Galadriel üzerinden yürütüyorlar. Umarım filmlerdeki motivasyon diziyle örtüşebilir.

 


Ama bir itirafım var. The Stranger’ın yanına o beyaz pelerinliler geldiğinde gerçekten onu Sauron ilan edeceklerini beklememiştim. NEEEE? diye izledim. Dizilerin olmazsa olmazı bi twist gelecekti belli. Bu noktada (the stranger’a Gandalf diyeceğim) Gandalf’ın iyiyi seçmesinde Nori’nin payının olması çok tatlıydı. Zaten adamı dizi boyunca saçma sapan kendi salaklıklarıyla üzüp durdular. Adamcağız ağacı iyileştiriyor yerinde duramayıp yaralanınca da adama kızıp onu yolluyorlar???? Pardon da bu adam size yiyecek yemek verdi NANKÖR PİSLİKLER! Gandalfcığıma yaptıkları her suratsızlık canımı çok sıktı.

 


Bir de lütfen biliyorsanız söyleyin The Stranger tarafından son sahnede söylenen “Daima burnuna güven” repliği LOTR da Gandalf tarafından söyleniyordu değil mi? Oradan daha çok emin oldum onun Gandalf olduğuna 😊

 


Galiba en sevmediğim kişi Galadriel oldu. Belki cast seçiminden kaynaklıdır ama aşırı donuk, aşırı mimiksiz ve suratsızdı. Sürekli poz verircesine oynaması çok sinirlerimi bozdu. Numenor’da at üstünde kütüphaneye gidişini hatırlarsınız… Sahne tamamen bir poz poz poz sahnesiydi. Ayrıca Numenor’da 3 bölüm neden oyalandılar orası da soru işareti?

 


Aşırı saçma bir sahneden daha bahsetmek istiyorum o da sanki Isildur ölmüş gibi lanse etmeleriydi. E biz biliyoruz ölmediğini zaten filmlerde görüyoruz. Böyle bir şeyi neden dizide gösterme ihtiyacı duydular bilmiyorum gerçekten.

Ama haticeye değil neticeye bakarsak ben 2. Sezonu izlerim. Sezon finalinden memnun da ayrılıyorum. Benim için WOOOW değil ama sevdiğimi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Sauronlu bölümler izleyelim haydiii?

 

Peki size bir soru:

Galadriel Sauron’a evet deseydi Middle Earth’ ün hali ne olurdu?



4 Mart 2022 Cuma

THE BATMAN (2022) - Dramatik bir Batman ama sevdik!

 


The Batman uzun zamandır merakla beklediğim filmlerdendi.

İlk olarak şunu söyleyebilirim ki diğer izlediğimiz Batman filmlerinden bir hayli farklı bir film izliyoruz. Robert Pattinson’ın role bu kadar yakışacağını aslında tahmin etmiyordum. Fragmanlardan yakıştığını düşünmüştük tabii ki ama filmde izlemek gerçekten bambaşkaydı.



Filmde Bruce Wayne’in küçüklüğünü bu sefer görmüyoruz. Hani her hikayede gördüğümüz ailesinin öldürülüş hikayesini ve o inci kolyenin etrafa saçılışını. Pek de profesyonel olmayan bir daha genç bir Batman var karşımızda. Batman’in yalnızlığının güzel işlendiğini düşünüyorum. Ancak diğer filmlerde çok sevdiğim Alfred karakterine bu bu filmde maalesef ısınamadığımı söylemeliyim. Bunun sebebi ya  Andy Serkis’i pek fazla görememem ya da gözümün tatlış Michael Caine’i aramasındandı. Andy Serkis’i de oyuncu olarak çok yetenekli bulduğumu belirtmeliyim sorun oyuncudan kaynaklı değil 😊 Kendisini biliyorsunuz LOTR serisinden Gollum, Maymunlar Cehennemi serisinin Cesar’ı olarak ve Marvel’ın Black Panter ve Yenilmez filmlerinden Ullyses Klaue olarak tanıyorsunuz zaten.



Film 2 saat 55 dakikaydı. Ama inanın hiç sıkılmadan izliyorsunuz. Genel olarak izlerken dizi olaymış da olurmuş diye düşündüm. Çünkü bir yerde aslında Dedektif Batman izliyoruz. Riddler (Bilmececi) lakaplı bir seri katilin Batman’e bıraktığı bilmecelerle geçen, Gotham’ın karanlık yüzünü hatta tüm karanlık benliğini keşfettiğimiz, Penguen(Oz) gibi karakterleri keyifle izlediğimiz mükemmel bir film olmuş. İnsanların kötülüklerini, en karanlık taraflarını, adaletin asla olmadığını, şehrin mafya liderlerinin insafına kalmış olduğunu ve aslında intikam için bu yola çıkan Bruce’un KİM için bunu yaptığını sorguladığını görüyoruz.

Şimdi izninizle biraz spoilerlı konuşacağım. Filmi hemen gidin izleyin lütfen seveceğinize eminim.

 


Bruce’un ailesinin başına gelen olayı çözmeye çalıştığında büründüğü hal o kadar naif o kadar yalnız küçük bir çocuk gibiydi ki… Babasının yaptığı şeyi çok çabuk geçiştirdiklerini ve bunun üzerine öylesine bir hikaye yazdıklarını düşündüm açıkçası. Olan olmuş gibi geçiştirildi Bruce’un o anları bence. Çizgi roman okuyanlar belki biliyordur bu hikayeyi ancak Martha’nın (uğruna ismiyle koskoca Henry ve Ben’in savaşını durduran o kadının) bu şekilde bir geçmişi olduğunu bilmiyordum. Ayrıca Alfred ne derse desin bence Thomas Wayne başkanlık seçimini etkileyeceği için Falcone’dan yardım istedi.




Falcone’a gelecek olursak kendisinin Selina’nın babası olduğunu duyuyoruz ama adamın bunu bildiğini düşünmüştüm ben. Selina son sahnelerinde baba deyince adam niye bir şaşırdı anlayamadım. Zoe’ye bayıldım. Robert ile çok yakıştıklarını düşünüyorum. Filme gitmeden önce bu çifte ısınacağımı pek sanmıyordum ama beni şaşırttılar. Aralarında bir kimya vardı. Ancak son sahnede veda etmemeleri beni bir tık üzdü.



Cast listesine bakarken gördüğüm beni şok eden bir detayda filmde Colin Farell’in de olmasıydı. Kim olarak peki? PENGUEN!!! Nasıl yani arkadaşlar?! Penguen’i aşırı aşırı sevdim demek ki sebebi canlandıranın Colin olmasındanmış. Filmde çok fazla aksiyon görmüyoruz maalesef. Olaylar biraz daha yalın anlatılıyor gibi. Araba kaçış sahnesi çok keyifliydi. Özellikle Penguen’in aracı ters dönmüşken Batman’in oraya doğru yürümesi <3

Marvel filmlerine düşkün olduğum çok açık bir gerçektir. Marvel sinematik evreninde gördüğümüz eğlenceli, neşeli, komik süper kahramanlara o kadar alışmışım ki The Batman’i izlerken en az 4-5 yerde tam Marvellık şakalar geldi aklıma. Hadi bir tepki versin!! gibi oldum. Ama The Batman gerçekten karanlık bir film. Aslında Bruce Wayne karanlık ve neşesiz birisi. Tepkisiz, düz, sabit. Filmin en sonunda yaralılara yardım ederken helikoptere gitmesi için yardım ettiği kadının elini tutması bence büyük bir olaydı. Beni üzen bir olay ise Batman’i Bruce olarak çok çok çok az görmemizdi. Robert’i daha çok maskesiz görmeyi isterdim.

Filmin müzikleri EFSANEYDİ arkadaşlar. Hele ki hepimizin bildiği ve fragmanlarda da duyduğumuz Nirvana-Someting in the way şarkısı… Ancak bu kadar Batman şarkısı olabilirdi.

 


Ek olarak Riddler denen psikopatın hedeflerinden biri olan savcının boynunda bir patlayıcı varken ve hala kaçması için min 5-10 saniyesi olan Batman’in orada öyle dikilmesini saçma buldum. Ayrıca arkadaşlar Gotham o kadar rezil bir haldeki gerçekten bu şehir nasıl düzelecek? İzlerken derdim buydu resmen Bu şehri nasıl adaletli bir yer haline getirecekler böyle bir şey mümkün mü?

Gordon ve Batman’in Riddler’ın ipucusu için gittikleri bir evde damla bağımlılarını görmeleri bana Arcane’deki “ışıltı” bağımlılarını hatırlattı. Peki Penguen’i penguen gibi yürütmeleri detayı çok tatlı ve komik değil miydi?

 

DC’nin artık bahtının açılmasını istiyorum gerçekten. Bizlere kaliteli filmler versinler. Joker ve The Batman bunu güzel başlattı. Umalım ki devamı da aynı derecede dramatik, karanlık, kararlı ve başarılı olsun.


 

Bu güzel şarkıyı buraya da bırakıyorum :) Keyifli dinlemeler :)